Sadece küçük bir kısım.
- Just a small portion.
O, kira payını ödemedi.
- He has not paid his portion of the rent.
Ülke dünya yüzeyinin küçük bir bölümünü kaplar.
- Land occupies the minor portion of the earth's surface.
Kütüphanenin bu bölümü halka açık değil.
- This portion of the library is off-limits to the public.
Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
- I'd like a large portion, please.
Tom küçük porsiyon bir pasta aldı.
- Tom got a small portion of pie.
Bir sürahi bira ve bir porsiyon patates kızartması istiyorum.
- I want a pitcher of beer and a portion of chips.