Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
- I'd like a large portion, please.
Tom küçük porsiyon bir pasta aldı.
- Tom got a small portion of pie.
İkinci porsiyon et içerir.
- The second portion contains meat.
Ülke dünya yüzeyinin küçük bir bölümünü kaplar.
- Land occupies the minor portion of the earth's surface.
Kütüphanenin bu bölümü halka açık değil.
- This portion of the library is off-limits to the public.
Sadece küçük bir kısım.
- Just a small portion.
O, kira payını ödemedi.
- He has not paid his portion of the rent.
... small portion of what's available. ...
... is ' which is the portion of the law which says that employers could be able to determine ...