Affedersiniz, ama o benim raketim.
- Pardon me, but that is my racket.
Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.
- Pardon me, I came in because I thought the room was free.
Geç kaldığım için bağışlayın.
- Pardon me for coming late.
Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
- Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
Afedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
- Pardon me, do you speak English?
Pardon me, I didn't hear you.