O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.
- He uses a pencil with a fine point.
Bir uçağa ya da helikoptere asla bir lazer işaretleyici doğrultmamalısın.
- You should never aim a laser pointer at an airplane or helicopter.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
Bizim takımımız beş puan ilerdedir.
- Our team is five points ahead.
Takımımız iki puan öndedir.
- Our team is two points ahead.
Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
- I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Tom dağlara doğru işaret etti.
- Tom pointed towards the mountain.
O, parmağıyla onu işaret etti.
- She pointed her finger at him.
Bu nokta özel bir vurguyu hak ediyor.
- This point deserves special emphasis.
Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
- I want to emphasize this point in particular.
İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız.
- In English, we use a decimal point instead of a comma.
O, suçlarcasına parmağını ona gösterdi.
- She pointed her finger at him accusingly.
Pusula kuzeyi gösterir.
- The compass points to the north.
Tom parmaklarını şakırdattı ve kapıyı gösterdi.
- Tom snapped his fingers and pointed to the door.
Tom arka kapıyı işaret etti.
- Tom pointed to the back door.
Başkalarını işaret etmek kabalıktır.
- It is rude to point at others.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Cevabı çok isabetliydi.
- His answer is to the point.
Onun açıklaması tam isabetliydi.
- Her explanation was to the point.
Bakış açına hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in your point of view.
Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
- I differ from you on that point.
Konuşmasının konusunu anlayamadım.
- I couldn't get the point of his speech.
Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.
- One's point of view depends on the point where one sits.
Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
- The situation has come to the point where we either sink or swim.
Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece.
- Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.
Bu son derece önemli bir konu.
- This is an extremely important point.
Başkalarını göstermek kabalıktır.
- It's not polite to point at others.
İnsanları parmakla göstermek kabalıktır.
- It is bad manners to point at people.
Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
- Love your enemies, for they point out your mistakes.
Burada olmamızın nedeni ne?
- What's the point of us being here?
Tom yere işaret etti.
- Tom pointed to the ground.
Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.
- Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
Sanırım konuyu anlamadın.
- I think you've missed the point.
Hayat zalim; fakat anlamsız değil.
- Life is cruel but not pointless.
O silahı bana doğrultmak istemiyorsun.
- You don't want to point that gun at me.
Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
- I want to emphasize this point in particular.
Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.
- The teacher particularly emphasized that point.
Bunu yapmanın ne yararı var?
- What's the point in doing this?
O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
- She thinks her job is pointless.
Ben o hususta size katılamam.
- I can't agree with you on that point.
Bu aslında iyi bir husus.
- That's actually a good point.
Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.
- With all due respect, I think they both had valid points.
Onu yapmada amaç nedir?
- What's the point in doing that?
Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsunuz.
- I think you're missing the point.
Mesele gerçekten o değil, değil mi?
- That's really not the point, is it?
Cevap ana fikirden uzaktır.
- The answer misses the point.
Problemi bir çocuğun bakış açısıyla düşünmeliyiz.
- We should consider the problem from a child's point of view.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Bence bu bir dönüm noktasıdır.
- I think this is a turning point.
Quebec için mücadele savaşta dönüm noktasıydı.
- The Battle for Quebec was the turning point in the war.
Volkanlıların sivri kulakları vardır.
- Vulcans have pointed ears.
Bir sıçan uzun, sivri dişleri ve uzun bir kuyruğu olan küçük bir hayvandır.
- A rat is a small animal with long, pointed teeth and a long tail.
Hesabının yanlış olduğunu belirtmek istiyorum.
- I beg to point out that your calculation is wrong.
Sadece birkaç potansiyel sorunu belirtmek istiyorum.
- I'd just like to point out a few potential problems.
Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
- I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Başkalarını işaret etmek kabalıktır.
- It is rude to point at others.
Görüşüne tamamen katılıyorum.
- I fully agree with your point of view.
O, farklı görüşten insanlara açık.
- She is open to people who have a different point of view.
Hesabının yanlış olduğunu belirtmek istiyorum.
- I beg to point out that your calculation is wrong.
Lütfen benim hatamı belirt.
- Please point out my mistake.
Doğrudan doğruya bana kovulduğumu söyledi.
- He told me point-blank that I was fired.
The point-and-click actions of the computer mouse have made it an increasingly popular alternative the keyboard and text-based commands.
Anlamsız bir yaşam, erken doğmuş bir ölümdür.
- A pointless life is a premature death.
Sevgisiz hayat tamamen anlamsızdır.
- Life without love is just totally pointless.
Tom dağlara doğru işaret etti.
- Tom pointed towards the mountain.
O, parmağıyla onu işaret etti.
- She pointed her finger at him.
İnsanları parmakla göstermek toplumsal açıdan kabul edilebilir bir şey değildir.
- It is not socially acceptable to point at people.
İnsanları parmakla göstermek kabalıktır.
- It's rude to point at people.
Başkalarını işaret etmek kabalıktır.
- It is rude to point at others.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
- Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.
Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- Sorry, but I want to point out a few errors.
Başkalarını göstermek kabalıktır.
- It's not polite to point at others.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
Farklı bakış noktalarımız var.
- We have different points of view.
Tom bazı hasar puanları aldı.
- Tom has taken some damage points.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
Dördüncü olarak, benim ilk üç noktam yoktur.
- Fourthly, my first three points do not exist.
Takımımız iki puan öndedir.
- Our team is two points ahead.
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
Onun konuşması kısa ve isabetliydi.
- His speech was short and to the point.
Cevabı çok isabetliydi.
- His answer is to the point.
Onun konuşması tam yerindeydi.
- His speech was to the point.
It's rude to point at other people.
UK An electric power socket.
If he asks for food, point him toward the refrigerator.
cricket A fielding position square of the wicket on the off side, between gully and cover.
I asked him point blank whether he was cheating on his wife.
Many coaches are former point guards.
A record loss of sea ice in the Arctic this summer has convinced scientists that the northern hemisphere may have crossed a critical threshold beyond which the climate may never recover.
It is a point of pride for us, military and civilian alike, that we take the utmost care to avoid collateral damage..
The storyline in the film The Usual Suspects is presented from the point of view of an unreliable narrator.
His point of view is that there is only one true religion.
From an economist's point of view, business is all about money.
I would just like to point out that we need to finish our meeting by 9 o'clock.
She pointed out the two drummers in the class.
They were preparing to point the bone at him. The act of pointing the bone was, of course, merely a theatrical show, having a psychological effect.
That is a serious accusation, so make sure you have plenty of evidence before you point the finger at someone.
It seems like everyone always tries to point the finger at somebody else.
Carrying on the Sierra On-Line tradition of point-and-click adventure, Roberta Williams and Jane Jensen created two classics of the interactive movie genre.
The Instamatic was typical of second generation point-and-shoot cameras in that it incorporated artificial illumination and was designed to use color film.
1. He was always very keen to point out my mistakes.
2. The murder was obviously well planned, as the inspector had pointed out.
The Siamese is a pointed breed of cat.
The warrior brandished a pointed spear.
Since the decision has already been made, further discussion seems pointless.
a pointless knife.
The sequel to the film was even more pointless than the original.
The pointlessness of the discussion only compounded her boredom.
His letter was short and to the point.
... Last point quickly-- ...
... One is a point that Hugo made. ...