O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.
- She values health above wealth.
O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
- He always values his wife's opinions.
Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
- Mary renounced her moral values and became a nihilist.
Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.
- Tom and I don't share the same values.
Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
- Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.
- In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.