O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
- He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
Biz kitaplardan çok zevk elde ederiz.
- We derive a lot of pleasure from books.
Bu kitaptan büyük bir keyif alacaksınız.
- You will derive great pleasure from this book.
Bu kitap sana büyük keyif verecek.
- This book will give you great pleasure.
Ben son zamanlarda üretim bölümü müdürü olduğunu öğrenmekten memnuniyet duydum.
- I had the pleasure of learning that you recently became the manager of the production division.
Mary'nin gözleri sevinçle parlıyordu.
- Maria's eyes lightened with pleasure.
Bir eğlence teknesi var gibi görünüyor.
- It looks like there's a pleasure boat.
Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli.
- Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs.
The puppy was a pleasure.
What is your pleasure, coffee or tea?.
Johnny pleasured Jackie orally last night.
at Congress's pleasure: whenever or as long as Congress desires.