Tom Mary'yi gördüğüne hoş bir şekilde şaşırmıştı.
- Tom was pleasantly surprised to see Mary.
Onun tarafından hoş bir şekilde şaşırdım.
- I'm pleasantly surprised by that.
Bugün güzel bir gündü.
- Today was a pleasant day.
Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.
- It is very pleasant to cross the ocean by ship.
Hiçbir şey sabah yapılan bir yürüyüş kadar hoş değil.
- Nothing is as pleasant as a walk in the morning.
Bana karşı çok naziktin, ve ben gerçekten hoş bir yolculuk yaptım. Çok teşekkür ederim.
- You were so nice to me, and I had a really pleasant trip. Thanks so much.
Kırsalda gezmeyi zevkli buldum.
- I found it pleasant walking in the country.
Platoda yürüyüş yapmak zevklidir.
- It's pleasant to take a walk on the plateau.
Hayatta hiçbir şey keyifli değildir.
- Nothing is pleasant in life.
Mike'ın Yumi ile konuşması keyifliydi.
- It was pleasant for Mike to talk to Yumi.
... although impressive in southeast amongst interior remains pleasantly simple ...