Evin önünde ekili laleler vardı.
- There were lilies planted in front of the house.
Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
- The trees are planted at intervals of thirty meters.
Öncelikle bütün bu tohumları ekmek zorundayız.
- First of all, we have to plant all these seeds.
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
Şirketimiz Rusya'da yeni bir kimya tesisi kurmayı planlıyor.
- Our company is planning to build a new chemical plant in Russia.
Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.
- A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply.
Valentina'nın annesi bir tekstil fabrikasında çalıştı.
- Valentina's mother worked in a textile plant.
Boston'da bir fabrikamız var.
- We have a plant in Boston.
Boston'da bir işletmemiz var.
- We have a plant in Boston.
Nükleer enerji santralleri tehlikelidir, nükleer silahlardan söz edilmemeli.
- Nuclear power plants are dangerous, not to mention nuclear weapons.
İşte bir atom enerji santrali.
- Here is an atomic power plant.
Bitkilerinle konuşur musun?
- Do you talk to your plants?
Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.
- Cold weather keeps many plants from blooming.
The new guy turned out to be a plant.
Kaç tane fidan satın aldın?
- How many plants did you buy?
Oraya fidan ekmeye gittik.
- We went there to plant saplings.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.
- About a dozen trees had soon been planted.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
The garden had a couple of trees, and a cluster of colourful plants around the border.
Plant your feet firmly and give the rope a good tug.
O’Sullivan risked a plant that went badly astray, splitting the reds.
That gun's not mine! It was planted there by the real murderer!.
... planted firmly in today but our eyes cast for tomorrow ...
... will allow the first seeds of civilization to be planted. ...