Evlilik teklif etmeden önce düğün planlamak arabayı atın önüne koymaktır.
- Planning the wedding before proposing is putting the cart before the horse.
Her şeyi planlamak zorundayım.
- I have to plan everything.
Sami o gün ayrılmayı planlıyordu.
- Sami planned to leave that day.
Esperanto planlı bir dildir.
- Esperanto is a planned language.
Onun hapishaneden kaçışı iyi planlanmıştı.
- His escape from prison was well planned.
Çok özel planlanmış bir şeyim var.
- I have something very special planned.
Bir plan yapmak zorundayız.
- We have to make a plan.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
- To be successful, you have to establish a good plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
- I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
- About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Sigara içerken planı tasarladım.
- I conceived of the plan while I was smoking.
Sen planlarını benimkine uydurmalısın.
- You must accommodate your plans to mine.
Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.
- I'm following the plans made by congress.
Tom Mary'ye yüzmeyi planlayıp planlamadığını sordu.
- Tom asked Mary whether she planned to swim or not.
Tom iş için sadece bir ya da iki gün Boston'da kalmayı planlamıştı.
- Tom had only planned to stay in Boston for just a day or two.
Tom Boston'a bir yolculuk için planlar yaptı.
- Tom has made plans for a trip to Boston.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
Tom için bir parti tertip ettim.
- I planned a party for Tom.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
- I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Yeni projeyi üç saat tartıştıktan sonra, Andrew'un planının en iyi olduğu sonucuna vardık.
- Having discussed the new project for three hours, we concluded that Andrew's plan was the best.
Başka bir tasarın var mı?
- Have you got another plan?
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
Tom is scheduled to give a concert in Boston on October 20th.
- Tom 20 Ekimde Boston'da bir konser vermeyi planladı.
Dan devised an escape scheme with one of his cellmates.
- Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.
I knew I should never have gotten involved with your harebrained scheme.
- Senin deli saçması planına hiç bulaşmamam gerektiğini biliyordum.
Tom has good intentions.
- Tom'un güzel planları var.
What are Mary's true intentions?
- Mary'nin gerçek planları ne?
I had no idea you were planning to go to Boston.
- Boston'a gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrim yoktu.
I had no idea of what she intended to do.
- Onun ne yapmayı planladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
He was ignorant of the plot to assassinate him.
- Ona suikast yapılacağı planından habersizdi.
Tom masterminded a diabolic plot to kill his wife.
- Tom karısını öldürmek için şeytani bir plan hazırladı.
Of course, I have a plan.
- Elbette bir planım var.
So you're planning to follow this course as well!
- Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
You should always plan for the worst-case scenario.
- Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
The government plans to scrap some of the older planes.
- Hükümet bazı eski uçakların hurdaya ayırmayı planlıyor.
There is no Plan B because there is no Planet B.
- B planı yoktur, çünkü B gezegeni yoktur.
School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
- Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
- Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
These measurements conform to the blueprints.
- Bu ölçümler planlara uygundur.
Tom wanted a closer look at the blueprints.
- Tom planlara daha yakından bakmak istedi.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
I never really had any game plan.
- Gerçekten hiç oyun planım olmadı.
What's the game plan here?
- Buradaki oyun planı nedir?
Your plan is not in line with our policy.
- Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Sami set up a plan to kill Layla.
- Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
Fadil and Layla set up a robbery.
- Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
... need. When Governor Romney says that we should eliminate funding for Planned Parenthood, ...
... the inspiration for it, the video you have planned. ...