Kotava planlı bir dildir.
- Kotava is a planned language.
Sami o gün ayrılmayı planlıyordu.
- Sami planned to leave that day.
Onun hapishaneden kaçışı iyi planlanmıştı.
- His escape from prison was well planned.
Çok özel planlanmış bir şeyim var.
- I have something very special planned.
Tom Mary'nin aradığı krediyi vermeyi planlamış görünüyor.
- It seems that Tom had planned to give Mary the loan she had been looking for.
İşler planlandığı gibi gitmedi.
- Things didn't go as planned.
Planlamak için başarısız olma başarısız olmak için planlamadır.
- Failing to plan is planning to fail.
Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
- The revolutionary council met to plan strategy.
Planned Maintenance-Downtime.
Ben çok fazla plan yapmaktan hoşlanmam.
- I don't like to plan too much.
Bir plan yapmak zorundayız.
- We have to make a plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
- I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Sigara içerken planı tasarladım.
- I conceived of the plan while I was smoking.
Planı nasıl tasarladı?
- How did he work out the plan?
İşler planlandığı gibi gitmedi.
- Things didn't go as planned.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
- He works in the planning section.
Tom Boston'a bir yolculuk için planlar yaptı.
- Tom has made plans for a trip to Boston.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
Tom için bir parti tertip ettim.
- I planned a party for Tom.
Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
- School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
- In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
Başka bir tasarın var mı?
- Have you got another plan?
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
Tom is scheduled to give a concert in Boston on October 20th.
- Tom 20 Ekimde Boston'da bir konser vermeyi planladı.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor.
- Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.
His scheme went wrong in the end.
- Onun planı sonunda bozuldu.
Tom has good intentions.
- Tom'un güzel planları var.
What are Mary's true intentions?
- Mary'nin gerçek planları ne?
You have no idea where Tom plans to go to college, do you?
- Tom'un üniversiteye nereye gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrin yok, değil mi?
I certainly had no idea Tom was planning to move to Boston.
- Tom'un Boston'a taşınmayı planladığına dair kesinlikle fikrim yoktu.
Tom is plotting something.
- Tom bir şey planlıyor.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
So you're planning to follow this course as well!
- Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
Of course, I have a plan.
- Elbette bir planım var.
You should always plan for the worst-case scenario.
- Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
What time is your plane scheduled to leave?
- Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
- Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
- Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
These measurements conform to the blueprints.
- Bu ölçümler planlara uygundur.
I brought the blueprints.
- Ben planları getirdim.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
Tom came in with a game plan.
- Tom bir oyun planıyla geldi.
Tom understands the game plan.
- Tom oyun planını anlıyor.
Your plan is not in line with our policy.
- Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Fadil and Layla set up a robbery.
- Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
Sami set up a plan to kill Layla.
- Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
... the inspiration for it, the video you have planned. ...
... >>> I know you have a meticulously planned wardrobe, ...