planlamak

listen to the pronunciation of planlamak
Turkish - English
plan

I have to plan everything. - Her şeyi planlamak zorundayım.

Tom and Mary are busy planning their wedding. - Tom ve Mary düğünlerini planlamakla meşgul.

concert
intend
map out
map something out
blue-print
lay out
schedule

I'd like to schedule an appointment. - Bir randevu planlamak istiyorum.

I'd like to schedule an appointment for tomorrow. - Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.

think out
schema
figure on
plan out

It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings. - Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.

orchestrate
arrange
draft
work up
chart
project
think
to plan, to arrange, to map sth out
map
contrive
design
premeditate
architect
structure
have in view
calculate
mark out
devise
to plan

It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings. - Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.

Sami met with Layla to plan a kidnapping. - Sami bir kaçırmayı planlamak için Leyla ile buluştu.

programme [Brit.]
blue print
program
envisage
envision
{f} programme
planlama
planning

He works in the planning section. - O, planlama bölümünde çalışıyor.

Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother. - Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.

planla
{f} schedule

What time is your plane scheduled to leave? - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.

What time is your plane scheduled to take off? - Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?

planlama
pianning
planlama
sparseness
planlama
envisaging
planlama
envisioning
planlama
schedule

I'd like to schedule an appointment for tomorrow. - Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.

I'd like to schedule an appointment with Dr. Jackson. - Doktor Jackson'la bir randevu planlamak istiyorum.

planla
{f} scheduled

The training session is scheduled to begin at 4 p.m. - Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.

I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30. - 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.

planla
{f} schema
planla
{f} planned

Tom asked Mary whether she planned to swim or not. - Tom Mary'ye yüzmeyi planlayıp planlamadığını sordu.

Things didn't go as planned. - İşler planlandığı gibi gitmedi.

planla
{f} plan

I'm following the plans made by congress. - Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.

You must accommodate your plans to mine. - Sen planlarını benimkine uydurmalısın.

planla
lay out
planla
{f} intended

I had no idea of what she intended to do. - Onun ne yapmayı planladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

I'd intended to have my homework finished by now. - Şimdiye kadar ev ödevimi bitirtmeyi planlamıştım.

planla
map out
planla
think out
planla
{f} planning

I'll ask him where he is planning to go during the vacation. - Tatil sırasında onun nereye gitmeyi planladığını ona soracağım.

The attack began without enough planning. - Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.

bütçe planlamak
plan a budget
planla
structure
planla
mapout
planla
thinkout
planlama
projection
önceden planlamak
plan ahead
Turkish - Turkish
Yapılacak bir işi belli plana göre düzenlemek
planlama
Planlamak işi
planlama
Hükûmet tarafından ulaşılacak amaçları belirleyen, tarım, ulaşım, sanayi gibi kesimlerdeki artış ölçüsünü tespit eden ve uygulanması gerekli çareleri önceden gösteren ekonomik, sosyal programın belli süreler için hazırlanması işi
planlamak
Favorites