Her nedense, Hindistan'dan döndüğümden beri insanlar benden bir veba gibi kaçıyorlar.
- For some reason, people have been avoiding me like the plague ever since I got back from India.
Sıçanlar veba taşırlar.
- Rats carry the plague.
Kimse, öldürücü bir salgın gibi dünya çapında bir felaketi önemsememezlik edemez.
- One can't discount a global disaster like a virulent plague.
Salgın hastalık sırasında binlerce insan öldü.
- Thousands of people died during the plague.
Pamuk kurdu uzun zamandır pamuklu bitkilerin başına bela olmuş durumda.
- The boll weevil has long plagued cotton crops.
Bela bütün şehri mahvetti.
- The plague has devastated entire cities.
Natural catastrophies plagued the colonists till they abandoned the pestilent marshland.
Rascal Bart is an utter plague, his pranks never cease until he's put over the knee.
Ten Biblical plagues over Egypt, ranging from locusts to the death of the crown prince, finally forced Pharaoh to let Moses's people go.