Doktor, hastanın göğsüne bir steteskop yerleştirdi.
- The doctor placed a stethoscope on the patient's chest.
Son parça bulmacaya yerleştirildi.
- The final piece was placed in the puzzle.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Bana yeterince uzun bir manivela ve onu yerleştirmek için bir dayanak verin ve dünyayı kımıldatacağım.
- Give me a lever long enough and a fulcrum on which to place it, and I shall move the world.
Dün onun mekanında kaldım.
- I stayed at his place yesterday.
Mekanın ismine aşinayız.
- We are familiar with the name of the place.
Tom'un eşyalarını koymak için bir yeri yoktu.
- Tom didn't have a place to put his things.
O çiçekleri koymak için mükemmel bir yer biliyorum.
- I know the perfect place to put those flowers.
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.
- I broke my leg in two places during a skiing mishap.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Sınıflarda hangi tip ekipman kurulmuştur?
- What kind of equipment is installed in the classrooms?
Beni bu yerden çıkarmak zorundasın.
- You've got to get me out of this place.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
Çıra dibine kör yanar.
- The darkest place is under the candlestick.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Bana yeterince uzun bir manivela ve onu yerleştirmek için bir dayanak verin ve dünyayı kımıldatacağım.
- Give me a lever long enough and a fulcrum on which to place it, and I shall move the world.
Kentin, çocuklarla yürümek için harika bir yeri vardır.
- The city has a wonderful place to walk with children.
Yemek yemek için kentteki en iyi yerlerden biri.
- This is one of the best places to eat in town.
Parayı güvenli bir alanda tut.
- Keep the money in a safe place.
Kamusal alanda sigara içme.
- Do not smoke in public places.
Kaza ne zaman meydana geldi?
- When did the accident take place?
Ne kadar korkunç olaylar meydana geldi? Anne baban nerede? Kocana ne oldu?
- What horrible events took place? Where are you parents? What happened to your husband?
Minderler koltuklara yerleştirildi.
- Cushions were placed in the seats.
Tom'u benim mahallemde Boston'a gönderdim.
- I sent Tom to Boston in my place.
Bu mahalle, bir aileyi geçindirmek için iyi bir yerdir.
- This neighborhood is a good place to raise a family.
Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.
- We've installed several security cameras.
Tom çatısına güneş paneli kurdurdu.
- Tom had solar panels installed on the roof of his house.
Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.
- It's not his place to tell me what to do.
Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
- You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
Görmek istediğimiz bir sürü başka yerlerimiz var.
- We have a lot of other places we want to see.
Ne tür yerleri görmek istiyorsun?
- What kind of places would you like to see?
Son parça bulmacaya yerleştirildi.
- The final piece was placed in the puzzle.
Tavayı fırına yerleştir.
- Place the pan in the oven.
Bu işlek bir yer gibi gözüküyor.
- This seems to be a busy place.
Bu oldukça işlek bir yer gibi görünüyor.
- This seems to be a pretty busy place.
Tom benim makamımdaki toplantıya katılacak.
- Tom is going to attend the meeting in my place.
1. Yüzü çok tanıdık geliyor ama bir türlü çıkaramadım.
2. He looked really familiar, but I just couldn't place him.
He lost his place in the national team.
It is really not my place to say what is right and wrong in this case.
We asked the restaurant to give us a table with three places.
They phoned hoping to place her in the management team.
I'm in a strange place at the moment.
He is going back to his native place on vacation.
I've seen him before, but I can't quite place where.
We thought we would win but only ended up in fourth place.
... we have put those things aside and placed our collective shoulder ...
... miniaturized and it will be placed in your glasses. Your glasses will recognize people's ...