O, bu alanda bir öncüydü.
- He was a pioneer in this field.
O, bu alanda bir öncüydü.
- She was a pioneer in this field.
Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
- This land was expropriated from its original owner decades ago.
Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.
- Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text.
Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.
- Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean.
Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.
- I was hired originally to do another job.
Sanıyorum aslında düşündüğümden çok daha fazlasına ihtiyacımız var.
- I think we need a lot more than I originally thought.
Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
- Halloween was originally a Celtic festival.
Şimdi yaptığım iş yaratıcılık gerektirir.
- The work I'm doing now requires originality.
Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır.
- This poem was originally written in French.
... pioneering everything. ...