He is regretful that he couldn't go.
- O, gidemediğine pişman.
If you do that, you'll be sorry.
- Onu yaparsan pişman olacaksın.
I'm sorry for what I've done.
- Yaptığım şeyden pişmanım.
Oh, I'm so sorry, said Anne penitently.
- Anne pişman bir şekilde Ah, çok üzgünüm dedi.
Tom is remorseful, isn't he?
- Tom pişman, değil mi?
Fadil sounded remorseful.
- Fadıl pişmanlık duyuyordu.