O adam ünlü bir kabare oyuncusu.
- That man is a famous cabaret performer.
Biz oyuncuyu alkışladık.
- We applauded the performer.
Bir ilk yardım görevlisi olan Tom, kalp krizi geçiren birisi üzerinde manevi olarak CPR yapmakla yükümlüdür.
- As a first-aider, Tom is morally obligated to perform CPR on someone who's had a heart attack.
Tom 100 saat toplum hizmeti yapmak zorundaydı.
- Tom had to perform 100 hours of community service.
Söz vermek bir şeydir, ve diğeri yerine getirmektir.
- It is one thing to promise, and another to perform.
Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
- Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
Oyuncu, harika bir başarı gerçekleştirdi.
- The player performed a wonderful feat.
Onlar böyle bir görevi gerçekleştirmek için yenilikçi bir teknik kullanacaklar.
- They will use an innovative technique to perform such a task.
Sanatçılar konserden sonra yakındaki bir restoranda bir parti ile kutlama yaptılar.
- After the concert the performers celebrated with a party at a nearby restaurant.
Mary karizmatik bir sanatçıdır ve seyircisini nasıl cezbedeceğini gerçekten biliyor.
- Mary is a charismatic performer, and really knows how to captivate her audience.
The string quartet performed three pieces by Haydn.
It took him only twenty minutes to perform the task.