Biz mükemmellik için çaba harcıyoruz.
- We're striving for perfection.
Mükemmellik sıkıcı mı?
- Is perfection boring?
Kusursuzluk diye bir şey yoktur.
- There's no such thing as perfection.
Kız kardeşim mükemmel görüşe sahiptir.
- My sister has perfect vision.
O, mükemmel bir centilmendir.
- He is a perfect gentleman.
Tom kusursuzca sakin durdu.
- Tom stood perfectly still.
Bu rapor kusursuz değil.
- This report is not perfect.
Hayali gitar becerilerini mükemmelleştirmek için saatler harcadı.
- He spent hours perfecting his air guitar skills.
Her şey dört dörtlük olmalı.
- Everything must be nothing less than perfect.
Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
- Tom can understand perfectly well.
Tom'un tamamen güvenli olacağına sizi temin ederim.
- I assure you Tom will be perfectly safe.
Kusursuzluk diye bir şey yoktur.
- There's no such thing as perfection.
What tongue can her perfections tell? -Sir P. Sidney.
perfect an appeal; perfect an interest; perfect a judgment.
Practice makes perfect.
Your timing's perfect.
- Your timing is perfect.
You're perfectly normal.
- You are perfectly normal.