Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Her biri bin dolar ödedi.
- Each person paid one thousand dollars.
Kişi başına tur kaç para?
- How much is the tour per person?
Bu ülkede aile başına düşen çocuk sayısı 2'den 1,5'a düştü.
- In this country the average number of children per family fell from 2 to 1.5.
Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything.
Shiritori oyunu senden önceki kişi tarafından konuşulan kelimenin son sesinin alınmasıyla ve sonra bir sonraki kişinin o sesle başlayan bir kelime aramasıyla oynanır.
- The game of shiritori is played by taking the final sound of the word spoken by the person before you, and then the next person looks for a word that begins with that sound.
Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.
- A person named Jones came while you were out.
Tom dün ön ehliyetini aldı, bu yüzden araba sürmeyi pratik yapmak için babası ile birlikte dışarıda.
- Tom got his learner's permit yesterday, so he's out with his father practicing driving.
Tom şu anki aylığından tamamen memnun.
- Tom is perfectly satisfied with his current salary.
Tom'un tamamen güvenli olacağına sizi temin ederim.
- I assure you Tom will be perfectly safe.
Mary mükemmel şekilde manikürlü tırnaklarını saçının içinden geçirdi.
- Mary ran her perfectly manicured nails through her hair.
Her insanın yapacak bir görevi vardır.
- Each person has a duty to do.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
- Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.
- I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
Tren saatte 500 mil yol alıyordu.
- The train was moving at 500 miles per hour.
Tren saatte 500 mil gidiyordu.
- The train was going 500 miles per hour.
Onun maaşı aylık 250.000 yen.
- His salary is 250 thousand yen per month.
Onun maaşı aylık 250,000 yendir.
- His salary is 250,000 yen per month.
Modern bilgisayarlar saniyede on üzeri dokuz (10^9) işlem yapıyor.
- Modern computers carry out ten to the ninth power (10^9) operations per second.
Işık saniyede yaklaşık 186.000 mil hızla yol alır.
- Light travels at about 186,000 miles per second.
Tom oyların sadece yüzde birini aldı.
- Tom received only one per cent of the vote.
Almanya'da KDV yüzde 19'dur.
- The VAT in Germany is 19 per cent.
Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Ülkenizde saat başına ortalama ücret nedir?
- What's the average wage per hour in your country?
Okinawa'daki asgari ücret saat başına 642 yendir.
- The minimum wage in Okinawa is 642 yen per hour.
Öğrencilerin haftada bir saat toplum hizmeti yapmaları gereklidir.
- Students are required to perform one hour of community service per week.
O ders haftada bir kez gerçekleşir.
- That class takes place once per week.
I parked my car at the curb per your request.
beats per minute.
The medication is to be administered per orum.
Admission is £10 per person.
You're the very person I've been looking for.
- You are the very person I have been looking for.
The teacher said: What is necessary for success, above all, is perseverance.
- The teacher said: Above all, what is necessary for success is perseverance.
If humans are mortal, and Socrates is a human, then per alia Socrates is mortal.
If, per impossibile, large economic inequalities did not threaten political, legal, and social equality, they would be much less objectionable.
Three per mille.
The law makes drunk driving illegal per se.
Well, that's not correct per se, but the situation is something like that.
Ken appears to be a friendly person.
- Ken appears a friendly person.
You'd better go in person.
- You had better go in person.
Mother has been sick since last Thursday.
- Anne geçen Perşembeden beri hastadır.
I'll do my best, but I'll not be able to finish it before Thursday at best.
- Ben elimden geleni yapacağım, ama en iyi ihtimalle Perşembeden önce onu bitirebilmem mümkün olmaz.
Tom hopes to get the results by Thursday.
- Tom Perşembeye kadar sonuçları almayı umuyor.
I'll do my best, but I'll not be able to finish it before Thursday at best.
- Ben elimden geleni yapacağım, ama en iyi ihtimalle Perşembeden önce onu bitirebilmem mümkün olmaz.
... per mile in the world-- and the slowest. ...
... office, to have less than one-third the carbon dioxide emissions per person of the U.S. average. ...