I'm not quite sure what to do.
- Ne yapacağımdan pek emin değilim.
Actually, I'm not quite sure.
- Aslında pek emin değilim.
Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
- Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
- Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
All right. I'm leaving.
- Pekala. Şimdi gidiyorum.
All right, I'm listening.
- Pekala, ben dinliyorum.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
- O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
This dictionary contains a lot of information.
- Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.
We played a lot of games at the party.
- Partide pek çok oyun oynadık.
I'm not very particular about food.
- Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.
The flood caused a lot of damage.
- Sel pek çok zarara neden oldu.
Tom doesn't have a whole lot of time.
- Tom'un pek çok zamanı yoktu.
There is not much more to say.
- Söylenecek pek fazla şey yok.
I'm really not much of a cook.
- Ben gerçekten pek aşçı değilim.
The first time, she wasn't very firm with him.
- İlk kez, onunla pek sıkı değildi.