pazarlıkçı

listen to the pronunciation of pazarlıkçı
Turkish - English
bargainer
{n} one who sells or agrees to sell
A person who makes a bargain
someone who purchases and maintains an inventory of goods to be sold
{i} person who bargains
negotiator of the terms of a transaction; "he is a hard bargainer"
negotiator of the terms of a transaction; "he is a hard bargainer
One who makes a bargain; sometimes in the sense of bargainor
pazarlık
bargain

He drives a hard bargain. - O sıkı pazarlık yapar.

Tom didn't get what he bargained for. - Tom pazarlık ettiği şeyi almadı.

pazarlıkçı kimse
higgler
pazarlık
{i} haggle

We can haggle over price later. - Daha sonra fiyat üzerine pazarlık yapabiliriz.

pazarlık
(Hukuk) deal
pazarlık
bargaining

Tom is good at bargaining the price down. - Tom fiyat üzerinde pazarlık yapmada iyidir.

There will be no bargaining on this issue. - Bu konuda pazarlık olmayacak.

pazarlık
negotiation
pazarlık
haggling

Do you like haggling? - Siz de pazarlık yapmayı sever misiniz?

pazarlık
dicker
pazarlık
higgling
pazarlık
pennyworth
pazarlık
bargaining, bargain
pazarlık
horse trading
pazarlık
chaffer
Turkish - Turkish
Pazarlık yapmayı seven kimse
pazarlık
Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme
pazarlık
Bazı kolaylıklar elde etmek veya daha iyi bir çözüme varmak amacıyla yapılan görüşme
pazarlık
Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi
pazarlık
Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme. Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi: "Yakından ise biraz acayip pazarlığını giymiş, fazla süslenmiş gibiydi."- S. F. Abasıyanık
pazarlıkçı
Favorites