Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.
- We should sometimes pause to think.
Tom duraklatma butonuna bastı.
- Tom pressed the pause button.
Tom bekletme butonuna bastı.
- Tom hit the pause button.
Tom duraklatma butonuna bastı.
- Tom pressed the pause button.
Sami videoyu duraklattı.
- Sami paused the video.
Tom bekletme butonuna bastı.
- Tom hit the pause button.
Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
- Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
Kısa bir ara verelim.
- Let's take a short pause.
Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.
- My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
Tom bir an için durakladı.
- Tom paused momentarily.
O, postere bakmak için durakladı.
- He paused to look at the poster.
Tom birkaç saniye durakladı.
- Tom paused for a few seconds.
Tom rahatsız bir şekilde durakladı.
- Tom paused uncomfortably.
Kısa bir duraklama vardı ve sonra müzik başladı.
- There was a brief pause and then the music began.
Müzikte veya konuşmada, bir duraklama sık sık dramatik bir etki için kullanılmaktadır.
- In music or speaking, a pause is frequently used for dramatic effect.
A key (of computer keyboards) that, when pressed during the execution of any of certain operating systems, halts or resumes the current flow of instructions.