The hostage-takers armed themselves with explosives.
- Rehin tutanlar kendilerini patlayıcılarla silahlandırmıştı.
They have explosives.
- Onların patlayıcıları var.
They have explosives.
- Onların patlayıcıları var.
The security team checked the car for explosives.
- Güvenlik ekibi arabada patlayıcı kontrolü yaptı.
The time-bomb exploded with a loud noise.
- Bir saatli bomba bir gürültü ile patladı.
Tom was killed instantly when the bomb he was trying to defuse exploded.
- Tom etkisiz hale getirmeye çalıştığı bomba patladığında anında öldü.
The day before Thanksgiving, the supermarkets are full to bursting.
- Şükran Günü'nden bir önceki gün süpermarketler patlamaya hazır.
They could hear the sounds of shots and exploding shells.
- Atış seslerini ve patlayan kabuk seslerini duyabiliyorlardı.
A mighty cheer burst from the crowd.
- Kalabalıktan muazzam bir tezahürat patladı.
The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
Famine followed upon the eruption of the volcano.
- Yanardağ patlamasını kıtlık izledi.
Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
The time-bomb exploded with a loud noise.
- Bir saatli bomba bir gürültü ile patladı.
The time bomb exploded with a loud noise.
- Saatli bomba büyük bir gürültüyle patladı.
Tom planted some explosives near the middle of the bridge.
- Tom köprünün ortasına yakın üç patlayıcı bıraktı.
The security team checked the car for explosives.
- Güvenlik ekibi arabada patlayıcı kontrolü yaptı.