Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Onlar Tayland doğumlular.
- They were born in Thailand.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
- My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Ebeveynlerim ben doğmadan önce evlendiler.
- My parents have been married since before I was born.
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
- I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
- She wished she had been born twenty years earlier.
Babam 1941'de Matsuyama'da doğmuş.
- My father was born in Matsuyama in 1941.
Kent doğuştan liderdir.
- Kent is a born leader.
Tom doğuştan kör değildi.
- Tom was not born blind.