Tom Mary'nin aşkını ve sevgisini nasıl kabul edeceğini bilmiyordu.
- Tom didn't know how to accept Mary's love and affection.
Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
- Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
Beni sevdiğini biliyorum, ama senin için bütün hissettiğim sadece yakınlıktır.
- I know you love me, but all I feel for you is just affection.
O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.
- He shows warm affection for his children.
Biraz şefkate ihtiyacım var.
- I need a little affection.
Kim sevgi ve şefkat istemez?
- Who doesn't want love and affection?
Biraz şefkate ihtiyacım var.
- I need a little affection.
O çok şefkatli bir baba.
- He's a very affectionate father.