O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We have to find out what happened to Tom.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We've got to find out what happened to Tom.
An accident may happen at any time.
- Ein Unfall kann jederzeit passieren.
Let's think about the worst that could happen.
- Lass uns über das Schlimmste, das passieren könnte, nachdenken.