Bir ölçüde Japonca konuşur.
- She speaks Japanese to some extent.
Tom bir ölçüde Fransızca konuşur.
- Tom speaks French to some extent.
Fadıl, bir dereceye kadar Leyla'ya olanlardan sorumluydu.
- Fadil was responsible to some extent to what happened to Layla.
Bir dereceye kadar seninle aynı fikirdeyim.
- To some extent I agree with you.
I agree with you to an extent.
Bir yere kadar seninle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to some extent.
Bir yere kadar bu problemi anlayabilirim.
- I can understand this problem to some extent.