Herkese dürüst bir biçimde davranalım.
- Let's treat everybody fairly.
Tom Mary'ye oldukça pahalı bir kamera aldı.
- Tom bought Mary a fairly expensive camera.
Tom görünmeden Mary'yi izlemeyi oldukça kolay buldu.
- Tom found it fairly easy to follow Mary without being seen.
Medyanın, haberleri dürüstçe sunduğunu hissediyor musun?
- Do you feel that the media presents the news fairly?
O, bana karşı dürüstçe davrandı.
- He acted fairly toward me.
Tom'a tarafsızca davranıldı.
- Tom was treated fairly.
The weather this weekend will be fairly dry.