Boşanma genellikle acı bir ayrılıktır.
- Divorce is generally a painful parting.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
- In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
- They could not agree on some parts of it.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Yarın partiye gelecekmisin?
- Will you come to the party tomorrow?
İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
- In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
Güneş tutulmaları tam ya da bölümlü olabilir.
- Lunar eclipses can be total or partial.
Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
- The upper part of the mountain is covered with snow.
Tyler, William Henry Harrison gibi Virginia'nın aynı kısmında doğdu ve büyüdü.
- Tyler was born and grew up in the same part of Virginia as William Henry Harrison.
O, partiye geç geldi.
- He appeared at the party late.
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
- What is the hard part of learning Japanese?
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
Kısmi zamanlı iş bulmak zorundayım.
- I have to find a part-time job.
Tom'un kısmi-zamanlı işi pizza teslimatıydı.
- Tom's part-time job is delivering pizzas.
Tom'un partisinde biraz rahatsız hissettim.
- I felt a bit uncomfortable at Tom's party.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Şans hayatınızda önemli bir rol oynar.
- Luck plays an important part in your life.
Önemli bir rolüm var.
- I have an important part.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
- They are making spare parts in a car factory.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Hokkaido Japonya'nın kuzey kesiminde yer almaktadır.
- Hokkaido is in the northern part of Japan.
Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.
- Japan is in the eastern part of Asia.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
Bunu elden çıkarmak istediğinden emin misin?
- Are you sure you want to part with that?
O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.
- She had to part with her fur coat.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Gold Coast Deputy Mayor David Power took a parting shot at the Crime and Misconduct Commission and his council enemies as he announced his bombshell resignation today.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.