O, partiye geç geldi.
- He appeared at the party late.
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Hükümetin politikası muhalefet partisi tarafından eleştirildi.
- The policy of the government was criticized by the opposition party.
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
- The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
Bir grup bilim adamı onlarla birlikte gemideydi.
- A party of scientists were on board with them.
Eve geri gitmek istemiyorum. Bir partiye katılmak istiyorum.
- I don't want to go back home. I want to party.
Dan ve Linda bir partiye katılmak için plaja gittiler.
- Dan and Linda went to the beach to attend a party.
Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.
- A farewell party was held for the executive who was retiring.
O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
- That person is elected by the majority party caucus.
Bizim parti için bir yer kiralamalıyız.
- We need to rent a room for our party.
Evde kalma yerine partimize gelmenize karar verdiğinize gerçekten memnun oldum.
- I'm really glad you decided to come to our party instead of staying at home.
Onunla birlikte partiye katılması gerekiyordu.
- She was supposed to attend the party with him.
Keşke seninle birlikte partiye gelebilsem.
- I wish I could go to the party with you.
Ekip sağ salim geri döndü.
- The party returned safe and sound.
Kimse partiye gelmedi.
- Nobody came to the party.
Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Outside of him, no one else came to the party.
Onun partisi gerçekten eğlenceliydi.
- Her party was really fun.
Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.
- Tom certainly helped make our party more fun.
Kokteyl partileri sıkıcı olabilir.
- Cocktail parties can be boring.
Plaj partilerini seviyorum.
- I love beach parties.
ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
- The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
Bu anlaşma tüm tarafları bağlıyor.
- This agreement is binding on all parties.
Partiye davet edilmedik.
- We were not invited to the party.
Davet edildiğim herhangi bir partiye giderim.
- I go to any party I am invited to.
We met some time ago a man that would just do for you, if you were not already engaged to Jonathan. He is an excellent parti, being handsome, well off, and of good birth.
Miss, do you party?” the boy asked. “What?” Jennifer asked back. “Do you smoke? I'll get you some cheap. One American dollar equals forty Jamaican dollars. I'll get you as much of the stuff as you need.”.
We're expecting a large party from the London office.
I can't possibly be a party to that kind of reckless behaviour.
And so the moost party of the castel that was falle doune thorugh that dolorous stroke laye vpon Pellam and balyn thre dayes.
The green party took 12% of the vote.
The contract requires that the party of the first part pay the fee.
A mile back in the forest the tribe had heard the fierce challenge of the gorilla, and, as was his custom when any danger threatened, Kerchak called his people together, partly for mutual protection against a common enemy, since this gorilla might be but one of a party of several, and also to see that all members of the tribe were accounted for.
We partied until the early hours.
The settlers were attacked early next morning by a scouting party.
lingerie party.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
We were not invited to the party.
- Partiye davet edilmedik.
Tom is having a birthday bash this weekend.
- Tom bu haftasonu bir doğum günü partisi veriyor.
The Socialist party will win, I think.
- Bence Sosyalist Parti kazanır.
The Socialist Party only got 18% of the votes.
- Sosyalist Parti oyların sadece% 18'ini aldı.
I'm having a little get-together tomorrow at my place. Would you like to come?
- Yarın benim yerimde küçük bir parti veriyorum. Gelmek ister misin?
We have a party tomorrow evening.
- Yarın akşam bir partimiz var.
I could not go to the party because of illness.
- Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
We'll run into her at the party.
- Partide onunla karşılaşacağız.
The ruling party is running a smear campaign against the opposition.
- İktidar partisi muhalefete karşı bir karalama kampanyası yürütüyor.
Let's get together and have a party.
- Toplanalım ve bir parti verelim.
I had a lot of fun at the party.
- Partide çok eğlendim.
Tom enjoyed himself a lot at the party.
- Tom partide çok eğlendi.
We played a lot of games at the party.
- Partide pek çok oyun oynadık.
In the past I used to vote for the Democratic ticket, but from now on I'll climb on the Republican bandwagon.
- Geçmişte demokratik parti aday listesi için oy verdim fakat bundan sonra Cumhuriyetçi partiyi destekleyeceğim.
He was elected chairman of the caucus in 2002.
- O, 2002 yılında parti yönetim kurulu başkanlığına seçildi.
Some states select primary candidates by caucus, while others hold an election.
- Diğerleri bir seçim düzenlerken, bazı devletler parti yönetim kurulu tarafından birincil adaylar seçerler.
Cocktail parties can be boring.
- Kokteyl partileri sıkıcı olabilir.
The Johnsons are very sociable people, who enjoy hosting parties often.
- Johnsonlar çok sosyal insanlardır, onlar partilere sık sık ev sahipliği yapmaktan hoşlanırlar.