Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
- I visited many parts of England.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
- The police regarded him as a party to the crime.
Yarım günlük bir işim var.
- I have a part-time job.
Bana kalırsa, umurumda değil.
- I, for my part, don't care.
Bana kalırsa; bu resmi beğenmedim.
- For my part, I don't like this picture.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Yarın partiye gelecekmisin?
- Will you come to the party tomorrow?
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Son bölümü ayrıntılı olarak açıklar mısın?
- Will you explain the last part in detail?
Güneş tutulmaları tam ya da bölümlü olabilir.
- Lunar eclipses can be total or partial.
Tyler, William Henry Harrison gibi Virginia'nın aynı kısmında doğdu ve büyüdü.
- Tyler was born and grew up in the same part of Virginia as William Henry Harrison.
Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
- The upper part of the mountain is covered with snow.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Partiye davet edilmedik.
- We were not invited to the party.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.
O, evinden ayrılmak istemedi.
- He didn't want to part with his house.
Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.
- But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
O, gelirinin önemli bir bölümünü gıdaya harcıyor.
- She spends a major part of her income on food.
Hikayenin bir bölümü doğrudur.
- Part of the story is true.
Tom yarı zamanlı çalışarak yaklaşık ayda 300 dolar kazanır.
- Tom earns about $300 a month working part time.
Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.
- I may have to work part time.
Kendi hesabıma, benim plana bir itirazım yok.
- For my part I have no objection to the plan.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Türbenin çürümesi kısmen asit yağmuru nedeniyledir.
- The decay of the shrine is due, in part, to acid rain.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Parti için sandalyeler ayırtıldı.
- The seats were reserved for the party.
Kısmi zamanlı iş bulmak zorundayım.
- I have to find a part-time job.
Tom evine yakın kısmi-zamanlı bir iş buldu.
- Tom found a part-time job near his home.
Özellikle aç hissetmiyorum.
- I'm not feeling particularly hungry.
Vücudunuzun başka herhangi bir yerinde ağrı hissediyor musunuz?
- Do you feel pain in any other part of your body?
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Bu restoranın hissedarıyım.
- I'm part owner of this restaurant.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one by one.
Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Tom is making spare parts in a car factory.
Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
- For myself, I would like to take part in the game.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Tom diğer çocuklarla oyunlara katılmayacak kadar çok utangaçtır.
- Tom was too shy to take part in games with the other boys.
Korkarım ki bu gece toplantıya katılamayacağım.
- I'm afraid I won't be able to take part in the meeting tonight.
Bu araba için yedek parça alamam.
- I can not buy spare parts for this car.
Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
- They are making spare parts in a car factory.
Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.
- Japan is in the eastern part of Asia.
Evim şehrin kuzey kesiminde.
- My house is in the northern part of the city.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.
- He was deep in debt and had to part with his house.
Bunu elden çıkarmak istediğinden emin misin?
- Are you sure you want to part with that?
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
The better part of valour is discretion; in the which better part, I have saved my life.
She talked about her kids, for the most part.
We were going to cast him in our new movie but unfortunately he didn't look the part.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.
We all have a part to play.
Argument structure is thus considered to be part and parcel of the information associated with lexical, syntactically atomic verbs.
The pair parted company and Stephen rejoined Mr Bloom who, with his practised eye, was not without perceiving that he had succumbed to the blandiloquence of the other parasite. Alluding to the encounter he said, laughingly, Stephen, that is:.
I really love this new stereo system but I'm not willing to part with the cash to buy it.
We see the world piece by piece, as the sun, the moon, the animal, the tree; but the whole, of which these are shining parts, is the soul. — Ralph Waldo Emerson, The Over Soul, 1841.
They had cake and ice cream, but he did not take part.
He declined to take part in the meeting because he did not feel he had anything to add.
... That's one part. ...
... most energy intensive part of the household budget. That’s not the only reason to ...