Today is our day to shine.
- Bugün parlatmak için bizim günümüzdür.
My father polished his car till it shone.
- Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.
The stars shone in the sky.
- Yıldızlar gökyüzünde parladı.
There's no way to polish a hedgehog.
- Bir kirpiyi parlatmanın yolu yok.
Tom asked me to polish his shoes.
- Tom ayakkabılarını parlatmamı istedi.
She had her shoes shined.
- O, ayakkabılarını parlattı.
The light shines in the darkness.
- Işık karanlıkta parlar.
Her eyes sparkled like diamonds.
- Onun gözleri elmas gibi parladı.
Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
The child talked with his eyes shining.
- Çocuk parlayan gözlerle konuştu.
That actress is the shining star in the company.
- O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.
Today is our day to shine.
- Bugün parlatmak için bizim günümüzdür.
The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.