Afedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
- Pardon me, do you speak English?
Afedersiniz, tuvaletiniz nerede?
- Pardon me, where is your restroom?
Geç kaldığım için bağışlayın.
- Pardon me for coming late.
Sorduğum için özür dilerim.
- Pardon me for asking.
Sözünü kestiğim için özür dilerim.
- Pardon me for interrupting you.
Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.
- Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
Affedersiniz, burası hangi yerdir.
- Pardon me, what place is this?
Pardon, buralarda bir yerde bir ATM var mı?
- Pardon me, is there an ATM somewhere around here?
Söze karıştığım için pardon.
- Pardon me for interrupting.
Pardon me, I didn't hear you.
Pardon me for stepping on your foot.