parçalanmak

listen to the pronunciation of parçalanmak
Turkish - English
decay
crumble
go to pieces
shatter
digest
crash
crush
fall to pieces
to wear oneself out trying to please someone
break up
fly to pieces
break to pieces
shiver
disrupt
come apart
go into splinters
to break into pieces, to break up, to smash, to disintegrate, to fragment; to wear oneself out
break
disintegrate
fragment
go splinters
shred
rupture
smash
spall
splinter
rend
to be broken, smashed, torn, or pulled to pieces
tatter
decompose
breakdown
fallen to bits
(Konuşma Dili) go for a burton
break up with
break into pieces
rive
wear oneself out
sever
fly apart
break down
split off
hackle
{f} split
parçala
break apart

They did not break apart easily. - Onlar kolaylıkla parçalamadı.

parçala
break down
parçalanma
{i} rent
parçalanma
{i} split
parçala
disjoint
parçalanma
(Gıda,Teknik) degradation
parçalanma
(İnşaat) chipping
parçalanma
{i} disruption
parçalanma
deterioration
parçalanma
fracture
parçalanma
(Fizik) fission
parçala
{f} tatting
parçala
{f} fragmented

It looks like your hard disk is fragmented. - Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.

The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke. - Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.

parçala
tear to pieces
parçala
{f} tattered
parçala
{f} tatter
parçala
dismember

Sami dismembered the body. - Sami cesedi parçaladı.

Killers sometimes dismember their victims. - Katiller bazen kurbanlarını parçalamaktadır.

parçala
tear down
parçala
{f} shred

Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart. - Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.

Tom shredded the lettuce. - Tom marulu parçaladı.

parçala
{f} fragment

Fragments of the mirror were scattered on the floor. - Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.

It looks like your hard disk is fragmented. - Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.

parçalanma
laceration
parçalanma
cracking
parçalanma
smash
parçalanma
fragmentation
parçala
break#down
içi parçalanmak
to be cut to the heart
parçala
sliver
parçala
tear#down
parçala
disjointed
parçalanma
disjunction
parçalanma
break-up, disintegration
parçalanma
being broken
parçalanma
split up
parçalanma
crash
parçalanma
being torn
parçalanma
schism
parçalanma
smash up
parçalanma
breakup
parçalanma
disintegration
parçalanma
dismemberment
parçalanma
dismember
yüreki parçalanmak/parça parça olmak
for one's heart to be wrenched (upon seeing something sad)
Turkish - Turkish
Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak
Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek
Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak: "Rayların üstüne düşüp parçalanacaksın dedi, hem bak, herkes bizimle eğleniyor."- R. N. Güntekin
Parçalanma
inkısam
parçalanma
Parçalanmak işi
parçalanmak
Favorites