Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
Death is an integral part of life.
- Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
Every little bit helps.
- Her küçük parça yardım eder.
Tom brushed a bit of dirt off of his hat.
- Tom şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
Mother divided the cake into three parts.
- Anne pastayı üç parçaya böldü.
I tried a piece of cake and it was delicious.
- Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.
Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
- Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
He gave him a lump of silver as big as his head.
- Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.
I'd like a large portion, please.
- Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
Mary is scraping her heels.
- Mary topuklarını parçalıyor.
Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper.
- Tom Mary adresini istedi ve onu bir parça kâğıt üzerine not etti.
These items are rather hard to obtain.
- Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
That's an item from a famous company.
- Bu ünlü bir şirketten bir parça.
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
- Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.
Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
And the servant came and chopped the Tree into little pieces.
- Uşak geldi ve ağacı küçük parçalara ayırdı.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
Would you slice me a piece of ham, please?
- Bana bir parça jambon dilimler misin?
This factory manufactures automobile parts.
- Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
Tom is making spare parts in a car factory.
- Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
Did you listen to her new song?
- Onun yeni parçasını dinledin mi?
The Higgs boson has been called the God particle.
- Higgs bozonu, Tanrı parçacığı olarak adlandırıldı.
Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
- Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
There were four pieces of furniture in the room.
- Odada dört parça mobilya vardı.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
- İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
Tom cut his finger on a piece of glass.
- Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.
Tom cut his sister a piece of cake.
- Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
- Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
The Shetland Islands are part of the United Kingdom.
- Shetland Adaları Birleşik Krallığın bir parçasıdır.
Work is a very important part of life in the United States.
- Çalışma ABD'de hayatın çok önemli bir parçasıdır.
I can rip you apart with my bare hands.
- Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
Can you break an apple in half with your bare hands?
- Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
I found the track of the tire.
- Lastik parçasını buldum.
Possibly the fossilized tracks belong to animals of the Jurassic period.
- Muhtemelen fosilleşmiş parçalar jura dönemi hayvanlarına aittir.
I fixed the flashlight using a small tool.
- Ben küçük bir parça kullanarak el fenerini onardım.
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
- Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
Tom has a patch of gray in his hair.
- Tom'un saçında bir parça gri var.
Tom shredded the lettuce.
- Tom marulu parçaladı.
Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart.
- Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.