oynatılamaz

listen to the pronunciation of oynatılamaz
Turkish - English
irremovable
Not removable; immovable; inflexible
{s} incapable of being removed, not removable
impossible to remove or take away or dismiss; "irremovable boulders"; "irremovable obstacles
impossible to remove or take away or dismiss; "irremovable boulders"; "irremovable obstacles"
oyna
{f} play

Do you know how to play mahjong? - Mahjong oynamayı biliyor musun?

I am learning Japanese to play mahjong in Japan. - Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.

oyna
{f} playing

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

I like playing football. - Futbol oynamayı severim.

oyna
(Bilgisayar) poke

One thing you should know about me is that I play poker every Friday night. - Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.

Tom doesn't know how to play poker. - Tom nasıl poker oynayacağını bilmiyor.

oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Oyna
curveball
oyna
toy

Bill often plays with toys by himself. - Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

The children played with toy blocks. - Çocuklar oyuncak bloklarla oynadılar.

oynatılamaz
Favorites