oynat

listen to the pronunciation of oynat
Turkish - English
play

Your software should be up-to-date to play the video. - Videoyu oynatabilmeniz için yazılımınız güncel olmalı.

DVD players replaced videotape players. - DVD oynatıcılar, video kaset oynatıcıların yerini aldı.

(Bilgisayar) animate
{f} removing
oyna
{f} play

I will teach you to play chess. - Sana satranç oynamayı öğreteceğim.

Do you know how to play chess? - Satranç oynamayı biliyor musun?

oyna
{f} playing

Certainly, I like playing cards. - Kesinlikle,kart oynamayı severim.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

otomatik oynat
(Bilgisayar) auto-play
oyna
(Bilgisayar) poke

She didn't want him to play poker. - O, onun poker oynamasını istemedi.

He used to play poker with us. - O, bizimle poker oynardı.

video oynat
(Bilgisayar) play video
oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Oyna
curveball
görüntü oynat
(Bilgisayar) play videos
oyna
toy

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Children play with toys. - Çocuklar oyuncakları ile oynarlar.

oynat
Favorites