oynar

listen to the pronunciation of oynar
Turkish - English
running
moving
oynar eklem
hinge joint
oyna
{f} play

I will teach you to play chess. - Sana satranç oynamayı öğreteceğim.

Do you know how to play mahjong? - Mahjong oynamayı biliyor musun?

oyna
{f} playing

He is fond of playing tennis. - O, tenis oynamaya düşkün.

I like playing football. - Futbol oynamayı severim.

oyna
(Bilgisayar) poke

One thing you should know about me is that I play poker every Friday night. - Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.

He used to play poker with us. - O, bizimle poker oynardı.

oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Bahtın borusu öterse kim olsa oynar
(Atasözü) He dances well to whom the fortune pipes
Oyna
curveball
oyna
toy

Bill often plays with toys by himself. - Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Çingene çalar, Kürt oynar
(Konuşma Dili) 1. The place is in utter confusion/It's bedlam./It's a three-ring circus. 2. The place is a complete mess
oynar
Favorites