Actually she is a loose woman.
- Aslında o oynak bir kadın.
Her playful teasing galvanized him into action.
- Onun oynak alayı onu harekete geçirdi.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
She had a very volatile relationship with her sister.
- Onun, kız kardeşiyle çok oynak bir ilişkisi vardı.
Sami described Layla as a someone who was highly volatile.
- Sami, Leyla'yı hayli oynak bir kişi olarak tanımladı.