Definition of owing more money for something than it is worth; having negative equity in English Turkish dictionary
- upside down
- Tepe taklak / Başaşağı
- upside down
- tersyüz
- upside down
- karmakarışık
- upside down
- tepetaklak
Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.
-Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.
- upside down
- baş aşağı ters
- upside down
- allak bullak
- upside down
- alt üst
- upside down
- başaşağı
O, şişeyi başaşağı çevirdi ve salladı fakat bal hâlâ akmıyordu.
-He turned the bottle upside down and shook it, but still the honey wouldn't come out.
O akşam bahşişimi masada başaşağı bıraktığım bir kahve fincanının altına bıraktım.
-That evening I left my tip under a coffee cup, which I left upside down on the table.
- upside down
- ters
Bir gazeteyi ters olarak okuyordu.
-He was reading a paper upside down.
Kutuyu ters koymamaya dikkat et.
-Take care not to turn the box upside down.
- upside down
- altüst
Depremden sonra Tom'un dünyası altüst oldu.
-After the earthquake, Tom's world turned upside down.
Benim uyku alışkanlıklarım olimpiyatlar nedeniyle altüst edildi.
-My sleeping patterns have been turned upside down due to the Olympics.
- upside down
- Baş aşağı, tepe taklak
- upside down
- altüst,baş aşağı
Related Terms
Definition of owing more money for something than it is worth; having negative equity in English English dictionary
- upside down
He's upside down on his mortgage.