Ne zaman çıkış yapmalıyız.
- When should we check out?
Birkaç hafta sonra, doktorlar Cleveland'a sert kauçuktan yeni bir çene çıkışı yaptı.
- After a few weeks, doctors made Cleveland a new jaw out of hard rubber.
Tom, köpeğini dışarı çıkarmak için kapıyı açtı.
- Tom opened the door to let his dog out.
Tom yarın gece Mary'yi dışarı çıkarmak istiyor.
- Tom wants to take Mary out tomorrow night.
Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- I wish you would shut the door when you go out.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Ölüm tek çıkar yol mu?
- Is death the only way out?
Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.
- It is imperative that we find another way out of this situation.
Biz bunu daha sonra çözümleyeceğiz.
- We'll sort it out later.
Biz hâlâ onu çözümlüyoruz.
- We're still sorting it out.
Onu kovmaktan başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice but to throw him out.
Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?
- Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this?
Bazı insanlar senin için evde yemenin dışarıda yemekten daha iyi olduğunu düşünüyor.
- Some people think eating at home is better for you than eating out.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
- I take an umbrella with me when I go out.
Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- I wish you would shut the door when you go out.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Bu kısır döngüden kurtuluş görülmüyor.
- There seems to be no way out of this vicious circle.
Tom arabasını kardan kazıp çıkarmak zorunda kaldı.
- Tom had to dig his car out of the snow.
Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.
- Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world.
Neredeyse şekerimiz bitmiş.
- We're almost out of sugar.
Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.
- Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
Sami, Leyla'yı dışarı atmak istedi.
- Sami wanted to kick Layla out.
Eşyaları dışarı atmak zordur.
- It's hard to throw things out.
Ben bayılmak istemiyorum.
- I don't want to pass out.
O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
- Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
Şimdi çalışmaktan başka çarem yok sanırım.
- I guess I have no choice but to work out now.
Bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yalnız bir çare var. Bunu Tom'a sor.
- There's only one way to find out how to do that. Ask Tom.
Bundan uzak durmanı öneririm.
- I suggest you keep out of this.
Yoldan uzak durun, lütfen.
- Keep out of the way, please.
Başka bahanen kalmadı.
- You're out of excuses.
Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.
- For the past few days Jane has been quiet and out of humor.
Tom yeni bilgisayar programının tüm ayrıntılarını öğrenmek zorunda kaldı.
- Tom had to learn the ins and outs of the new computer program.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Bu başka bir olasılığı tamamıyla dışlamaz.
- This doesn't entirely rule out another possibility.
Kazananın adını bağırarak söyledi.
- He called out the name of the winner.
O, bağırarak yardım istedi.
- He called out for help.
Ben bütünüyle aşırı heyecanlanmıştım.
- I totally freaked out.
Tom bütünüyle kontrolünü kaybetmiş.
- Tom totally freaked out.
Senin eteğin modası geçmiş.
- Your skirt is out of fashion.
Şu an uzun eteklerin modası geçmiştir.
- Long skirts are out of fashion now.
Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.
- Whoever comes, tell him I'm out.
Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
- Both the brothers were out.
Ona dışarı çıkıp çıkmayacağını sordum.
- I asked her if she was going out.
Hoşça kal demeden nasıl kapıdan çıkıp gidebildin?
- How could you just walk out the door without saying goodbye?
Allah aşkına beni buradan çıkarın.
- For God's sake, get me out of here!
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
- I like the smell of bread just out of the oven.
İtalyanca konuşmada pek iyi değilim, ama bunun açığa çıkmasını istemiyorum.
- I'm not very good at speaking Italian but I don't want it to get out into the open.
Sır resmi olarak açığa çıktı.
- The secret is officially out.
Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.
- I'm afraid what you're asking me to do is out of the question.
O, genç adamı aklından çıkarmaya çalıştı ama bu olanaksızdı.
- She tried to put the young man out of her mind, but it was impossible.
Ev, yangın çabuk söndürüldüğü için fazla zarar görmedi.
- The house did not suffer much damage because the fire was quickly put out.
Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Haksızlığa karşı yüksek sesle konuşmalısın.
- You must speak out against injustice.
Mazeretlerin tükendi.
- You're out of excuses.
Tom'un mazereti kontrol edildi.
- Tom's alibi checked out.
Dikkat et! Orada büyük bir çukur var.
- Watch out! There's a big hole there.
Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
- Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
Onun elbiseleri yıpranmış.
- His clothes are worn out.
Ayakkabılar yıpranmış.
- The shoes are worn out.
Tom yüksek sesle güldü.
- Tom laughed out loud.
Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
- Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
Onlar hakkında daha çok şey öğrenelim.
- Let's find out more about them.
Daha çok antrenman yapmalıydım.
- I should've worked out more.
Bir zamanlar bir best seller olan bu kitabın artık baskısı kalmamış.
- This book, which was once a best seller, is now out of print.
Çantanı çaldım çünkü param kalmamıştı.
- I stole your bag because I ran out of money.
Seni iğrenç canavar, buradan defol!
- You filthy beast, get out of here!
En iyisi buradan defol.
- You'd better get out of here.
Biri koltuğun altından uzaktan kumandayı çıkarmama yardım edebilir mi? Cidden sıkışmış oraya.
- Can someone help me fish out the remote from under the couch? It's really stuck in there.
Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.
- Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.
Polis bize köprünün işe yaramaz olduğunu söyledi.
- The police told us the bridge was out.
İşe yaramaz şeyi atın.
- Leave out anything that is useless.
Tabiri caizse, sudan çıkmış balık gibisin.
- You are, so to speak, a fish out of water.
İsyan tamamen kontrolden çıkmıştı.
- The riot was completely out of control.
Bir defa savaş patlak verdi mi, her iki taraf da hatalıdır.
- Once a war breaks out, both sides are in the wrong.
Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.
- Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway.
İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.
- The fire had already gone out by the time the firemen arrived.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Outside of him, no one else came to the party.
After a few months, you will know all the ins and outs of the system thoroughly.
The fact that he and her sister seemed to be more on the outs than ever may have been half her motivation in leaving the door open a crack.
The magician pulled the rabbit out of the hat.
Keep out!.
Leave a message with my secretary if I'm out when you call.
The place was all decked out for the holidays.
He threw it out the door.
We've got to get out of here.
- We've got to get out of here!
We've got to get out of here!
- We've got to get out of here.
... about this one and also staged roll outs. ...
... beta testing with staged roll outs. ...