O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Okuldan sonra sık sık tenis oynarım.
- I often play tennis after school.
Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.
- Crime has often been related to poverty.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.
Onu şarkı söylerken görüyorum ama bu sıkça değil.
- I see him singing, but this isn't often.
Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
- Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.