Biz kitabın dışında bir şey bırakmadık.
- We have left nothing out of our book.
Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
Sizi oradan çıkaracağız.
- We're going to get you out of there.
Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor
- Your opinion seems to be out of date.
Tom senin dengin değil.
- Tom is out of your league.
Durum hızla denetimden çıktı.
- The situation quickly got out of hand.
Tom onu bir adalet duygusundan yoksun olarak yaptı.
- Tom did it out of a sense of justice.
Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
- We arrived at that plan out of pure desperation, but the book sold well.
Yolda bir arabanın olması dolayısıyla garajımdan çıkamadım.
- I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
Yataktan çıkmadan önce günün geriye kalanında ne yapacağım hakkında düşünerek biraz zaman harcarım.
- Before I get out of bed, I spend a little time thinking about what I'll be doing the rest of the day.
Şimdi birkaç aydır yeni gelişmeler hakkında bilgim yok.
- I've been out of touch with things for several months now.
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Tom bu ayın sonunda kasabanın dışına taşınıyor.
- Tom is moving out of town at the end of this month.
Tavan arasından dışarı çıkma.
- Don't come out of the attic.
O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
- Because she was out of the country, she used Skype frequently.
Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.
- I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
Telefon şu anda bozuk.
- The telephone is now out of order.
Seni arayamadım; telefon bozuktu.
- I couldn't call you; the telephone was out of order.
Bu sorundan bir çıkış yolu bulmam gerek.
- I need to find a way out of this problem.
Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
- Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
Bu hizmet geçici olarak arızalı.
- This service is temporarily out of order.
Bu asansör arızalıdır.
- This elevator is out of order.
Tom, köpeğini dışarı çıkarmak için kapıyı açtı.
- Tom opened the door to let his dog out.
Tom yarın gece Mary'yi dışarı çıkarmak istiyor.
- Tom wants to take Mary out tomorrow night.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
- I'm going to go out this afternoon.
Ölüm tek çıkar yol mu?
- Is death the only way out?
Tom benim ligin çıkar yolu.
- Tom is way out of my league.
Biz bunu daha sonra çözümleyeceğiz.
- We'll sort it out later.
Sanırım bir şeyin çözümünü bulabiliriz.
- I think we can work something out.
Onu kovmaktan başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice but to throw him out.
Tom'un muhtemelen bizimle takılmaktan yapacağı daha iyi şeyleri vardır.
- Tom probably has better things to do than hang out with us.
Bazı insanlar senin için evde yemenin dışarıda yemekten daha iyi olduğunu düşünüyor.
- Some people think eating at home is better for you than eating out.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
- Daddy, may I go out and play?
Tom bir şeyin uygunsuz olduğunu fark etti.
- Tom's noticed something was out of place.
Bu büyük kanepe küçük bir odada uygunsuz olurdu.
- This large sofa would be out of place in a small room.
Kitabın bir kopyasını almak istiyorum ama baskısı tükenmiş.
- I want to buy a copy of the book, but it is out of print.
Bütün hafta şehir dışındaydım.
- I've been out of town all week.
Tom hala şehir dışında.
- Tom is still out of town.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- I wish you would shut the door when you go out.
Bu kısır döngüden kurtuluş görülmüyor.
- There seems to be no way out of this vicious circle.
Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.
- Tom opened the boot to take out the spare wheel.
Tom Mary'yi akşam yemeğine çıkarmak istedi, fakat o hayır dedi.
- Tom asked Mary out to dinner, but she said no.
Senin cep telefonunu ödünç alabilir miyim? Benimkinin pili bitmiş.
- Could I borrow your cell? Mine ran out of energy.
Neredeyse şekerimiz bitmiş.
- We're almost out of sugar.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Eşyaları dışarı atmak zordur.
- It's hard to throw things out.
Onu dışarı atmak istemiyordum.
- I didn't want to throw that out.
O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
- Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
Ben bayılmak istemiyorum.
- I don't want to pass out.
Şimdi çalışmaktan başka çarem yok sanırım.
- I guess I have no choice but to work out now.
Bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yalnız bir çare var. Bunu Tom'a sor.
- There's only one way to find out how to do that. Ask Tom.
Beladan uzak kalmaya çalışın.
- Try to stay out of trouble.
Gıdaları bakterilerden uzak tutmalıyız.
- We need to keep bacteria out of food.
Başka bahanen kalmadı.
- You're out of excuses.
Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.
- For the past few days Jane has been quiet and out of humor.
Tom kontrolden çıkmıştı.
- Tom was out of control.
Tom kontrolden çıkmış, biliyorsun.
- Tom is out of control, you know.
Bu eski kitap oldukça demode.
- This old book is quite out of date.
Açıkça konuşmak gerekirse, senin düşünce biçimin demode.
- Frankly speaking, your way of thinking is out of date.
Benim iki arabam var ama onların ikisi de servis dışı.
- I've got two cars, but they're both out of service.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Bu başka bir olasılığı tamamıyla dışlamaz.
- This doesn't entirely rule out another possibility.
Kazananın adını bağırarak söyledi.
- He called out the name of the winner.
O, bağırarak yardım istedi.
- He called out for help.
Sen bütünüyle onu dehşete düşürdün.
- You totally freaked him out.
Sen bütünüyle onu dehşete düşürdün.
- You totally freaked her out.
Bu ayakkabıların modası geçmiş.
- Those shoes are out of date.
Onun elbiselerinin modası geçmiştir.
- His clothes are out of fashion.
Tom nefes nefese ve bir molaya ihtiyacı var.
- Tom is out of breath and needs to take a break.
O, tepelerde aşağı yukarı yürürken nefes nefese idi.
- She was out of breath from walking up and down hills.
Bu ceketin modası geçmiş.
- This coat is out of date.
Bu arabanın modası geçmiş.
- This car is out of date.
Onun tenkitleri yersizdi.
- His criticisms were out of place.
Bu tren hizmet dışı ve şimdi herkes inmeli.
- This train is out of service and everyone must detrain now.
Tateba hizmet dışıydı.
- Tatoeba was out of service.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.
- Whoever comes, tell him I'm out.
Ona dışarı çıkıp çıkmayacağını sordum.
- I asked her if she was going out.
Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
- Daddy, may I go out and play?
Allah aşkına beni buradan çıkarın.
- For God's sake, get me out of here!
Ben o adamın nereden geldiğini bilmiyorum. O az önce aniden ortaya çıktı.
- I do not know where that guy came from. He just popped up out of nowhere.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
- The controls of the plane were out of order.
Onun odası her zaman düzensizdir.
- His room is always out of order.
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
- I like the smell of bread just out of the oven.
Sami bu konuyu açığa çıkardı.
- Sami found out about this.
İtalyanca konuşmada pek iyi değilim, ama bunun açığa çıkmasını istemiyorum.
- I'm not very good at speaking Italian but I don't want it to get out into the open.
Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.
- I'm afraid what you're asking me to do is out of the question.
O, genç adamı aklından çıkarmaya çalıştı ama bu olanaksızdı.
- She tried to put the young man out of her mind, but it was impossible.
Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
Haksızlığa karşı yüksek sesle konuşmalısın.
- You must speak out against injustice.
Tom yüksek sesle güldü.
- Tom laughed out loud.
Mazeretlerin tükendi.
- You're out of excuses.
Tom'un mazereti kontrol edildi.
- Tom's alibi checked out.
Depremden sonra büyük bir yangın patlak verdi.
- A big fire broke out after the earthquake.
Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
- Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
O, çok çalışmaktan yıpranmıştı.
- She was worn out from overwork.
Benim ayakkabılar yıpranmış.
- My shoes are worn out.
Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
- Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
- Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.
- Let's find out more about her.
Onlar hakkında daha çok şey öğrenelim.
- Let's find out more about them.
Bir zamanlar bir best seller olan bu kitabın artık baskısı kalmamış.
- This book, which was once a best seller, is now out of print.
Benzininiz kalmamış gibi görünüyorsunuz.
- You seem to be out of gas.
Hepiniz buradan defolun!
- Get out of here, all of you!
Herkes, evimden defolun.
- Everybody, get out of my house.
Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.
- Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.
Biri koltuğun altından uzaktan kumandayı çıkarmama yardım edebilir mi? Cidden sıkışmış oraya.
- Can someone help me fish out the remote from under the couch? It's really stuck in there.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Polis bize köprünün işe yaramaz olduğunu söyledi.
- The police told us the bridge was out.
Tom sudan çıkmış balık gibi hissetti.
- Tom felt like a fish out of water.
Tabiri caizse, sudan çıkmış balık gibisin.
- You are, so to speak, a fish out of water.
O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
- She is wrong in nine cases out of ten.
Ne yazık ki Jeremy sadece bir kez daha hatalı davranırsa, onlar ona okulu terk ettirecekler.
- I'm afraid if Jeremy gets out of line just one more time, they will make him leave school.
İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.
- The fire had already gone out by the time the firemen arrived.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Outside of him, no one else came to the party.
Once out of the farm the approach of poverty would be sure.
The cat is out of the bag.
The audience came out of the theater.
Out of the entire class, only Cynthia completed the work.
I give money to charity out of pity.
He forgot to put the food out of reach of the dog.
This is out of my area of expertise.
This train will be going out of service at the next station.
I'm outta here!.
The magician pulled the rabbit out of the hat.
Keep out!.
Leave a message with my secretary if I'm out when you call.
The place was all decked out for the holidays.
He threw it out the door.
You can play wherever you want, but remember that the cemetery is out of bounds.
You were out of bounds to call him a criminal.
The ball went out of bounds.
We were all out of breath when we got to the summit.
The economy is out of control and is headed for a crash.
When he heard the news he went crazy. He was completely out of control.
I can't eat this salad, it's out of date.
The dresses she wears are quite out of date.
He dismissed the idea out of hand.
Clean things as you go so that the mess does not get out of hand.
He bad to open wyde his brazen gate, / Which long time had bene shut, and out of hond / Proclaymed ioy and peace through all his state .
Having the flu all week left me pretty well out of it.
When my old friends turned up, my wife felt quite out of it.
I hope my comments yesterday were not out of line.
You're out of luck, the train has just left.
Mr Pickering's 'Hi!' came out of nowhere and hit him like a torpedo.
You've got my index cards out of order again.
The lift is always out of order.
I suppose my remarks about his wife were out of order.
Amongst all those horsey people I felt quite out of place.
After three races he was £10 out of pocket.
I had lots of out-of-pocket expenses.
I only said that she wasn't as young as she used to be, and her response was out of proportion.
The sign that said the elevator was temporarily out of service had been there for months.
How was the party? Out of sight, man!.
Jack's really mad at you. You better stay out of sight for a few days.
My lads,” said he, “we’ve had a hot day and are all tired and out of sorts.”.
Sorry, there's been a run on gribbets and we're out of stock.
Did his answer strike you as out of touch with reality?.
I had been out of touch with my old friend for a long time when she called.
extract, expel, except, expression, etc.
We've got to get out of here.
- We've got to get out of here!
We've got to get out of here!
- We've got to get out of here.
... with no middle-class kid is priced out of a college education we're offering ...
... I think really being able to get computers out of the way ...