Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
- Because she was out of the country, she used Skype frequently.
Sizin fikirleriniz tamamen çağ dışıdır.
- Your ideas are all out of date.
Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor
- Your opinion seems to be out of date.
Ben buranın dışına çıkmayı deniyorum.
- I'm trying to get out of here.
Tom senin dengin değil.
- Tom is out of your league.
Tom onu bir adalet duygusundan yoksun olarak yaptı.
- Tom did it out of a sense of justice.
Yüzmede iyi olmadığımdan dolayı, boyumu aşan yerlerde yüzmekten kaçınırım.
- As I'm not good at swimming, I avoid swimming out of my depth.
Yolda bir arabanın olması dolayısıyla garajımdan çıkamadım.
- I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
Şimdi birkaç aydır yeni gelişmeler hakkında bilgim yok.
- I've been out of touch with things for several months now.
Yataktan çıkmadan önce günün geriye kalanında ne yapacağım hakkında düşünerek biraz zaman harcarım.
- Before I get out of bed, I spend a little time thinking about what I'll be doing the rest of the day.
Beyaz bir köpek evin dışına fırladığında, o kapıyı henüz açmıştı.
- She had hardly opened the door when a white dog rushed out of the house.
Tom bu ayın sonunda kasabanın dışına taşınıyor.
- Tom is moving out of town at the end of this month.
Tavan arasından dışarı çıkma.
- Don't come out of the attic.
Ben yüzmeyi iyi bilmediğim için, boyumu aşan yerde yüzmekten sakınırım.
- As I'm not good at swimming, I avoid swimming out of my depth.
O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
- Because she was out of the country, she used Skype frequently.
Çamaşır makinesi biraz bozuk.
- The washing machine is somewhat out of order.
Seni arayamadım; telefon bozuktu.
- I couldn't call you; the telephone was out of order.
Birkaç hafta sonra, doktorlar Cleveland'a sert kauçuktan yeni bir çene çıkışı yaptı.
- After a few weeks, doctors made Cleveland a new jaw out of hard rubber.
Ne zaman çıkış yapmalıyız.
- When should we check out?
Bu asansör arızalıdır.
- This elevator is out of order.
Bu hizmet geçici olarak arızalı.
- This service is temporarily out of order.
Tom yarın gece Mary'yi dışarı çıkarmak istiyor.
- Tom wants to take Mary out tomorrow night.
Tom, köpeğini dışarı çıkarmak için kapıyı açtı.
- Tom opened the door to let his dog out.
Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Most young adults enjoy going out at night.
Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- I wish you would shut the door when you go out.
Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.
- It is imperative that we find another way out of this situation.
Bir çıkar yol bulmam lâzım.
- I need to find a way out.
Biz hâlâ onu çözümlüyoruz.
- We're still sorting it out.
Biz bunu daha sonra çözümleyeceğiz.
- We'll sort it out later.
Onu kovmaktan başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice but to throw him out.
Tom'un muhtemelen bizimle takılmaktan yapacağı daha iyi şeyleri vardır.
- Tom probably has better things to do than hang out with us.
Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?
- Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this?
Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
- I take an umbrella with me when I go out.
Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
- Daddy, may I go out and play?
Tom bir şeyin uygunsuz olduğunu fark etti.
- Tom's noticed something was out of place.
Bu büyük kanepe küçük bir odada uygunsuz olurdu.
- This large sofa would be out of place in a small room.
Kitabın bir kopyasını almak istiyorum ama baskısı tükenmiş.
- I want to buy a copy of the book, but it is out of print.
Tom geçen hafta şehir dışındaydı.
- Tom was out of town last week.
Tom yine şehir dışında.
- Tom is out of town again.
Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
- I'm going to go out this afternoon.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Bu kısır döngüden kurtuluş görülmüyor.
- There seems to be no way out of this vicious circle.
Jim son üç haftadır beni akşam yemeğine çıkarmak için çalışıyor.
- Jim has been trying to take me out to dinner for the last three weeks.
Tom arabasını kardan kazıp çıkarmak zorunda kaldı.
- Tom had to dig his car out of the snow.
Tuzunun bitmiş olduğunu fark etti.
- She discovered that she had run out of salt.
Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.
- Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Lütfen çöpünü dışarıdaki çöp kutularına koy.
- Please put your waste in the bins outside.
Eşyaları dışarı atmak zordur.
- It's hard to throw things out.
Sami, Leyla'yı dışarı atmak istedi.
- Sami wanted to kick Layla out.
Ben bayılmak istemiyorum.
- I don't want to pass out.
O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
- Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
Bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yalnız bir çare var. Bunu Tom'a sor.
- There's only one way to find out how to do that. Ask Tom.
Şimdi çalışmaktan başka çarem yok sanırım.
- I guess I have no choice but to work out now.
Beladan uzak kalmaya çalışın.
- Try to stay out of trouble.
Yoldan uzak durun, lütfen.
- Keep out of the way, please.
Başka bahanen kalmadı.
- You're out of excuses.
Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.
- For the past few days Jane has been quiet and out of humor.
Tom kontrolden çıkmış, biliyorsun.
- Tom is out of control, you know.
Tom kontrolden çıkmıştı.
- Tom was out of control.
Açıkça konuşmak gerekirse, senin düşünce biçimin demode.
- Frankly speaking, your way of thinking is out of date.
Bu eski kitap oldukça demode.
- This old book is quite out of date.
Benim iki arabam var ama onların ikisi de servis dışı.
- I've got two cars, but they're both out of service.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Bu başka bir olasılığı tamamıyla dışlamaz.
- This doesn't entirely rule out another possibility.
O, bağırarak yardım istedi.
- He called out for help.
Kazananın adını bağırarak söyledi.
- He called out the name of the winner.
Sen bütünüyle onu dehşete düşürdün.
- You totally freaked her out.
Sen bütünüyle onu dehşete düşürdün.
- You totally freaked him out.
Senin eteğin modası geçmiş.
- Your skirt is out of fashion.
Bu ayakkabıların modası geçmiş.
- Those shoes are out of date.
Tom nefes nefese ve bir molaya ihtiyacı var.
- Tom is out of breath and needs to take a break.
Ben nefes nefese sınıfa kadar koştum.
- I ran into the classroom out of breath.
Bu ayakkabıların modası geçmiş.
- Those shoes are out of date.
Bu ceketin modası geçmiş.
- This coat is out of date.
Onun tenkitleri yersizdi.
- His criticisms were out of place.
Tateba hizmet dışıydı.
- Tatoeba was out of service.
Bu tren hizmet dışı ve şimdi herkes inmeli.
- This train is out of service and everyone must detrain now.
Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.
- Whoever comes, tell him I'm out.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
- Daddy, may I go out and play?
Ona dışarı çıkıp çıkmayacağını sordum.
- I asked her if she was going out.
Allah aşkına beni buradan çıkarın.
- For God's sake, get me out of here!
Ben o adamın nereden geldiğini bilmiyorum. O az önce aniden ortaya çıktı.
- I do not know where that guy came from. He just popped up out of nowhere.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
- The controls of the plane were out of order.
Onun odası her zaman düzensizdir.
- His room is always out of order.
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
- I like the smell of bread just out of the oven.
Sami bu konuyu açığa çıkardı.
- Sami found out about this.
Artık sır açığa çıktı.
- Now the secret is out.
O, genç adamı aklından çıkarmaya çalıştı ama bu olanaksızdı.
- She tried to put the young man out of her mind, but it was impossible.
Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.
- I'm afraid what you're asking me to do is out of the question.
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
Tom yüksek sesle güldü.
- Tom laughed out loud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Tom'un mazereti kontrol edildi.
- Tom's alibi checked out.
Mazeretlerin tükendi.
- You're out of excuses.
Depremden sonra büyük bir yangın patlak verdi.
- A big fire broke out after the earthquake.
Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
- Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
Onun elbiseleri yıpranmış.
- His clothes are worn out.
O, çok çalışmaktan yıpranmıştı.
- She was worn out from overwork.
Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
- Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.
- Tom nearly laughed out loud.
Daha çok antrenman yapmalıydım.
- I should've worked out more.
Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.
- Let's find out more about her.
Çantanı çaldım çünkü param kalmamıştı.
- I stole your bag because I ran out of money.
Benzininiz kalmamış gibi görünüyorsunuz.
- You seem to be out of gas.
Hepiniz buradan defolun!
- Get out of here, all of you!
En iyisi buradan defol.
- You'd better get out of here.
Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
- Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.
- Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.
İşe yaramaz şeyi atın.
- Leave out anything that is useless.
Plan işe yaramazsa ne olacak?
- What if the scheme doesn't work out?
O, adeta, sudan çıkmış balık gibi.
- He is, so to speak, a fish out of water.
Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
- All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
Ne yazık ki Jeremy sadece bir kez daha hatalı davranırsa, onlar ona okulu terk ettirecekler.
- I'm afraid if Jeremy gets out of line just one more time, they will make him leave school.
O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
- She is wrong in nine cases out of ten.
İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.
- The fire had already gone out by the time the firemen arrived.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
- Innovators think outside the box.
Once out of the farm the approach of poverty would be sure.
The cat is out of the bag.
The audience came out of the theater.
Out of the entire class, only Cynthia completed the work.
I give money to charity out of pity.
He forgot to put the food out of reach of the dog.
This is out of my area of expertise.
This train will be going out of service at the next station.
I'm outta here!.
The magician pulled the rabbit out of the hat.
Keep out!.
Leave a message with my secretary if I'm out when you call.
The place was all decked out for the holidays.
He threw it out the door.
You can play wherever you want, but remember that the cemetery is out of bounds.
You were out of bounds to call him a criminal.
The ball went out of bounds.
We were all out of breath when we got to the summit.
The economy is out of control and is headed for a crash.
When he heard the news he went crazy. He was completely out of control.
I can't eat this salad, it's out of date.
The dresses she wears are quite out of date.
He dismissed the idea out of hand.
Clean things as you go so that the mess does not get out of hand.
He bad to open wyde his brazen gate, / Which long time had bene shut, and out of hond / Proclaymed ioy and peace through all his state .
Having the flu all week left me pretty well out of it.
When my old friends turned up, my wife felt quite out of it.
I hope my comments yesterday were not out of line.
You're out of luck, the train has just left.
Mr Pickering's 'Hi!' came out of nowhere and hit him like a torpedo.
You've got my index cards out of order again.
The lift is always out of order.
I suppose my remarks about his wife were out of order.
Amongst all those horsey people I felt quite out of place.
After three races he was £10 out of pocket.
I had lots of out-of-pocket expenses.
I only said that she wasn't as young as she used to be, and her response was out of proportion.
The sign that said the elevator was temporarily out of service had been there for months.
How was the party? Out of sight, man!.
Jack's really mad at you. You better stay out of sight for a few days.
My lads,” said he, “we’ve had a hot day and are all tired and out of sorts.”.
Sorry, there's been a run on gribbets and we're out of stock.
Did his answer strike you as out of touch with reality?.
I had been out of touch with my old friend for a long time when she called.
extract, expel, except, expression, etc.
Just get out of here.
- Just get out of here!
We've got to get out of here!
- We've got to get out of here.
... And I worked with Democrats and Republicans to cut a trillion dollars out of our discretionary ...
... everything that is coming out of that particular chemistry set. ...