oturuyor

listen to the pronunciation of oturuyor
Turkish - English
sitting
be sitting
otur
{f} sitting

He was sitting with his arms folded. - Kolunu katlamış oturuyordu.

Two children are sitting on the fence. - İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.

otur
have a seat
otur
sit

Where do you want to sit? - Nerede oturmak istiyorsun?

May I sit next to you? - Senin yanına oturabilir miyim?

otur
{f} sit down

Tom asked Mary to sit down for a while. - Tom Mary'nin bir süre oturmasını rica etti.

Tom and Mary were about to sit down for dinner when John knocked on the door. - John kapıyı çaldığında Tom ve Mary akşam yemeği için oturmak üzerelerdi.

otur
rooms

Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms. - Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.

otur
dwelt
otur
taken a seat
otur
take a seat
otur
{f} abode
otur
{f} dwelling
otur
took a seat
otur
live in

Do you live in this building? - Bu binada mı oturuyorsun?

We live in the vicinity of the school. - Okula yakın oturuyoruz.

otur
reside

More than half the residents are opposed to the plan. - Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.

I do not need a residense permit because I am from Iceland. - Oturma iznine ihtiyacım yok, çünkü ben İzlandalıyım.

otur
{f} dwell
otur
be seated

Tom motioned them to be seated. - Tom oturmaları için onlara işaret etti.

Would you like to be seated? - Oturmak ister misiniz?

otur
sat

They sat under a tree. - Bir ağacın altına oturdular.

He sat on the bench and crossed his legs. - Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.

otur
sit-down

bence daha da şey çğrenin ben daha 4. sınfa gidiom ve daha bilgiliyim.

otur
abided
Turkish - Turkish

Definition of oturuyor in Turkish Turkish dictionary

otur
Artvin yöresinde yetiştirilen bir zeytin cinsi
oturuyor
Favorites