Remain seated, please.
- Oturmuş olarak kalın lütfen.
Please remain seated until the bus comes to a complete stop.
- Lütfen otobüs tam bir durağa gelinceye kadar oturmuş olarak kal.
The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
- Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.
He was sitting with his arms folded.
- Kolunu katlamış oturuyordu.
May I sit next to you?
- Senin yanına oturabilir miyim?
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Tom asked Mary to sit down for a while.
- Tom Mary'nin bir süre oturmasını rica etti.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like to live in the same house as us.
- Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
We live in the vicinity of the school.
- Okula yakın oturuyoruz.
I do not need a residense permit because I am from Iceland.
- Oturma iznine ihtiyacım yok, çünkü ben İzlandalıyım.
More than half the residents are opposed to the plan.
- Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.
Would you like to be seated?
- Oturmak ister misiniz?
Tom motioned them to be seated.
- Tom oturmaları için onlara işaret etti.
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık çay içerek yüz yüze oturdular.
He sat on the bench and crossed his legs.
- Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
bence daha da şey çğrenin ben daha 4. sınfa gidiom ve daha bilgiliyim.