Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
- Layla's conflicting testimony confused the court.
Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
- Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
- We have conflicting opinions on the matter.
Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.