Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.
- You should make the most of this rare opportunity to demonstrate your talent.
O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
- He took advantage of the opportunity to visit the museum.
Tom başka bir şansı hak ediyor.
- Tom deserves another opportunity.
Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
- Sami went to Canada, looking for opportunity.
Buralardaki insanların yüzmek için çok fırsatları yok.
- People around here don't have many opportunities to swim.
Bu civardaki çocukların yüzmek için çok fırsatları yok.
- Children around here don't have many opportunities to swim.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Thanks to business school, I can understand how I've actually paid for this time at home with my family—the opportunity cost of my time, my forgone income, etc.
equal-opportunity insulter.
With the rest of the squad injured, Jones had a golden opportunity to prove his worth to the coach.
photo op.
... It's a great opportunity to voice this one out to you. ...
... of anything more important than creating economic opportunity ...