Bu civardaki çocukların yüzmek için çok fırsatları yok.
- Children around here don't have many opportunities to swim.
O, fırsatlarını iyi kullanır.
- He makes the most of his opportunities.
İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.
- The opportunities of man are limited only by his imagination.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
O, fırsatı iyi kullandı.
- He made good use of the opportunity.
O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
- He took advantage of the opportunity to visit the museum.
Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
- We have the opportunity to make some changes.
Tom başka bir şansı hak ediyor.
- Tom deserves another opportunity.
... largest area of opportunities for developing on Glass ...
... opportunities that we have. ...