You should do the honorable thing and resign.
- Onurlu bir şey yapmalısın ve istifa etmelisin.
In our society, there are both honorable people and swindlers.
- Bizim toplumumuzda, hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.
Tom looks very dignified.
- Tom çok onurlu görünüyor.
I'm very happy and honored to know you.
- Seni tanımaktan çok mutlu ve onurluyum.
I know Tom was truly honored.
- Tom'un çok onurlu olduğunu biliyorum.
The more danger, the more honor.
- Ne kadar tehlike, o kadar onur.
You must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
This is the word to regain our dignity.
- Bu, onurumuzu tekrar kazanmak için kelimedir.
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.