His name is Tomoyuki Ogura.
- Onun adı Tomoyuki Ogura.
This is John and that is his brother.
- Bu John'dur ve o da onun biraderidir.
I don't know anything about her family.
- Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
Her hands were as cold as ice.
- Onun elleri buz kadar soğuktu.
The eye of a hurricane is its center.
- Bir kasırganın gözü onun merkezidir.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
Tom told Mary that he didn't think it was a good idea for her to go jogging in the park by herself.
- Tom Mary'ye onun parkta tek başına yürüyüşe gitmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünmediğini söyledi.
We compared his work with hers.
- Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
I don't feel like working. How about going to a movie instead?
- Benim canım çalışmak istemiyor. Onun yerine bir sinemaya gitmeye ne dersin?
Let's play cards instead.
- Onun yerine kart oynayalım.
Why am I getting beaten up instead of him?
- Neden onun yerine ben dövülürüm?
Instead of her, her sister went with them.
- Onun yerine ablası onlarla gitti.
She bought a shirt for him.
- Onun için bir gömlek satın aldı.
How much did you pay for him?
- Onun için ne kadar ödedin?
I should've been there for him.
- Onun için orada olmalıydım.
I should've been there for her.
- Onun için orada olmalıydım.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
O foolish Galatians, who hath bewitched you, that ye should not obey the truth, before whose eyes Jesus Christ hath been evidently set forth, crucified among you? -- Galatians 3:1.
O foolish Galatians, who hath bewitched you, that ye should not obey the truth, before whose eyes Jesus Christ hath been evidently set forth, crucified among you? -- Galatians 3:1 (King James version).