one who runs, a shoot, rope, stone, bird

listen to the pronunciation of one who runs, a shoot, rope, stone, bird
English - Turkish

Definition of one who runs, a shoot, rope, stone, bird in English Turkish dictionary

runner
{i} atlet

O elinden geleni yaptı ama kısa sürede böyle bir hızlı atlet ile rekabet edemeyeceğini gördü. - He did his best but soon saw that he could not compete with such a fast runner.

Yeraltı şehrinden kaçan atlet sen misin? - Are you the runner who escaped the underground city?

runner
(Askeri) yaya haberci
runner
(Ticaret) müteahhit
runner
(Ticaret) akar
runner
ayakçı
runner
kirişleme
runner
kızak demiri
runner
{i} haberci
runner
{i} (Botanik) sürüngen sap
runner
{i} koşucu

Tony hızlı bir koşucu. - Tony is a fast runner.

Tom en iyi koşucudur. - Tom is the best runner.

runner
{i} İng., k.dili. çalıfasulyesi
runner
{i} palanga ipi
runner
{i} yol halısı
runner
ray/filiz/ulak/koşucu
runner
(isim) koşucu, atlet, yarışçı, yarış atı, ulak, haberci, çığırtkan, dağıtıcı, kaçakçı, ray, çark, saban demiri, palanga ipi
runner
{i} ayak işlerini yapan kimse, ayakçı
runner
{i} dağıtıcı
runner
yerde kökler salarak uzanan bitki veya bu bitkinin sapı
runner
{i} çığırtkan
English - English
{n} runner